Ak Parti de İl Başkanlığı’nda aynı olay tekrarlanıp duruyor: Bundan önceki İl Başkanı görev süresince Başbakan’ın isteği ile adeta hatır için göreve geldiğini söyleyerek,“çok da istekli olmadığını” vurguladı durdu…

Hem Büyükşehrin hem de 13 İlçenin kaybedileceği düşünülen seçimden, bir ilçe tesadüfen kazanılarak çıkıldı; onun da beklenmedik sebebi bende saklı.

Başarısız yerel seçimin ardından İl Başkanı’na görevi bırakması telkini yapılsa da, başta göreve isteksiz geldiğini söyleyen İl Başkanı bu sefer koltuğu bırakmamak için haftalarca mücadele etti ve koltukta bir gün fazla kalmak için uğraştı.

Sonunda gitti…

Partisine de zarar vererek…

İki genel seçim yaşadık. Sn. Bakanın ve Milletvekillerinin üstün çalışmaları ve Türkiye’nin o günkü siyasi durumu sonunda önceki seçimlere göre Mersin için bir başarı elde edilmiş gibi görünse de, Ak Parti’nin ülke genelinde aldığı oy yüzdesinin çok altında bir oy aldığı gerçeği unutulmamalıdır.

Şimdi yine İl Başkanı’na görevi bıraktırılacağı söyleniyor.

Adeta bir önceki süreç tekrar yaşanıyor. İl Başkanlığı değişikliği yine gündemde, yine yeni adaylar ortaya çıkıyor ve basında sürekli bununla ilgili haberler yayımlanıyor. Hem mevcut İl Başkanı, hem de İl Başkanlığı düşünen yada İl Başkanı olabilecek kişiler yıpratılmaya çalışılıyor.

Sonunda Ak Parti zaten bu kentte Türkiye ortalamasının altındadır; bu yıpratıcı koşullarda durum daha da kötüye gidiyor.

Parti zarar görüyor…

İktidar partisinin İl Başkanı’nın ve İl Yönetimi’nin güçlü olması o kentin gelişmesi için çok önemlidir. Kentin sorunlarını bilen, kentin projelerini gerçekleştirmeye çalışan, kent için uğraşan bir İl Başkanı kentin kaderini olumlu yönde değiştirebilir. Ya da İl Başkanları iktidarın gücünün kente hizmet dışında farklı şekilde kullanırlarsa o zaman o kent hep geriye gider; siyaseten de parti zarar görür.

Merkezi İktidar ve yerel yönetimin bağlı olduğu siyasi parti Başkanları kentin kaderinde hem denetleyici, hem de yapıcı güçleri ile olumlu etkide bulunabilirler. Ya da tam tersi; olumsuz ve yetersiz konumlarıyla hem kente, hem de bağlı olduğu siyasi iradeye zarar verirler

Bunu bir önceki yerel yönetimde gördük. Bu kent 15 yıl geriye gitti; hem doğrudan kişisel düzeyde, hem de görevli kişinin bağlı olduğu siyasal parti açısından çok şey kaybedildi .

Bir kenttehem İktidar Partisinin hem de yerel yönetimdeki partinin İl Başkanlarının güçlü, donanımlı, vizyon sahibi olması ve kent yararını öncelikli gören bir uyum içerisinde çalışmaları o kente çok şey kazandırır.

İktidar Partisi kurulduğu günden beri Mersin’de ülke genelindeki başarıyı gösterememiş, hep Türkiye ortalamasının altında oy oranına sahip olmuş, hatta Türkiye’nin en başarısız illeri sıralamasında en başlarda bulunmuştur. Bunda elbette kentin politik dokusu kısmen etkilidir; ama siyaset, bu olguyu aşabilme, hizmetlerle ve etkin siyasi çalışmalarla insanları ikna etme sanatıdır. Öyleyse, Ak Parti’nin ülke genelindeki başarısına dayalı, onunla yetinerek adeta merkezi idarenin gücünü bir mirasyedi gibi kullanan yerel parti yönetiminin, bu kentteki başarısızlıkla doğrudan ilgisi vardır.

Aslında daha önceki bazı yazılarımda bunun Mersin’e özgü sebeplerini inceleyerek yazmıştım.

En başından yanlış iliklenen ilk düğme nedeniyle bütün düğmeler bugüne kadar yanlış iliklenmiş olarak geldi.

Bunu bir kez daha irdelemek gerekiyor; bu kentte Ak Partinin hayatı aynı yanlışın sürekli yinelenmesine artık izin vermemelidir. Mevcut durumu eleştirel bir ahlakla ve derinliğine tahlil etmek ve yine ilk düğmeyi yanlış ilikleme çabasında olanların durumuna yakından bakmak gerekiyor. Elbette ülke, kent ve Ak Parti’ninyararı korunarak…

(Devam edecek…)